2 Ağustos 2012 Perşembe

TÜRKİYE"NİN SAĞLIK ADRESİ: Sırt Ağrısı Nedenleri

TÜRKİYE"NİN SAĞLIK ADRESİ: Sırt Ağrısı Nedenleri: Genellikle yaşı ilerlemiş insanların sırt bölgesinde dönem dönem çok ciddi ağrılar hissedilebilmektedir. Bu ağrılar, zaman içerisinde kronik...

Sırt Ağrısı Nedenleri

Genellikle yaşı ilerlemiş insanların sırt bölgesinde dönem dönem çok ciddi ağrılar hissedilebilmektedir. Bu ağrılar, zaman içerisinde kronik bir rahatsızlık haline dahi gelebilmekte ya da meydana gelmiş çok ciddi bir hastalığın belirtisi olarak uyaran görevi üstlenebilmektedir. Sırt ağrısı nedenleri dediğimiz zaman aslına bakıldığında birçok farklı neden ve sonucu bir araya toparlamamız gerekecektir.



Sırt ağrıları, öncelikli olarak vücudun boyun ya da omurilik bölgesinde yaşanan herhangi bir sorundan kaynaklanma ihtimali olduğu gibi, sırtın yapısının bozulması ile de doğrudan alakası olabilir. Bu nedenle sırt ağrısının meydana gelmesindeki nedenin belirlenmesi çok önemlidir. İnsanın sırt yapısı, çok hareketli bir yapıya sahiptir ancak çok ters durumlarda kalıcı hasarlar meydana gelebilir. Sırt ağrısı nedenleri dendiğinde aslında birçok farklı hastalığında buna neden olduğunu rahatlıkla söyleyebilme şansına sahip oluyoruz. Akciğer hastalıkları, safra kesesi sorunları ve mide problemleri gibi kronik durumlar, sırt ağrısının meydana gelmesine olanak sağlayan en önemli rahatsızlıklardan birkaçı olarak sıralanabilir. Sırt ağrısının teşhisi, ilerleyen süreçte uygulanacak tedavi yöntemleri açısından son derece önemli ve dikkat edilmesi gereken bir husustur.

Teşhis için öncelikli olarak detaylı bir şekilde fiziki muayene yapılmalıdır. Fiziki muayene sonucunda sırt dinleme işlemi uygulanır. Kesin bir sonuç alınamaması durumunda MR ve BT uygulamaları ile doktorlar, hastalığın asıl nedeninin ne olduğunu çözmeye ve tedavi yöntemi uygulamaya çalışırlar. Unutulmamalıdır ki sırt bölgesinin sürekli olarak kambur olması, yapısı bozuk bir sandalye de eğri bir şekilde oturulması ya da bu gibi daha birçok farklı sırt yapısını bozacak etken, ciddi ağrılara neden olacaktır. Omurilik kısmından da meydana gelebilecek herhangi bir problem olabilir. Bu nedenle sizlere öncelikli tavsiyemiz, şiddetli sırt ağrısı çekiyorsanız en kısa süre içerisinde herhangi bir ortopedist ile görüşmeniz ve tedaviye başlamanız olacaktır.

kaynak:sağlık rehberi

Sivilce ve Akne Tedavisi


Sivilce ve Akne Tedavisi

Sivilce genellikle hayatın en genç ve en güzel döneminde cildi etkiler. Cilt en güzel giysimizdir. En pahalı ve  en güzel kıyafet bile lekelenirse değerini yansıtamaz.  Cilt güzelliği dış görünüşte,
ilk imaj oluşturmada  önemli rol oynar. Yağlı, gözenekli, siyah noktacıklı, iltihaplı, kırmızı lekeli ve izlerle dolu bir cilt ilk izlenimi bozar. Sivilceli  kişi  temizliğine dikkat etse bile, cildi temiz değilmiş  görüntüsü verebilir. Özellikle dış görünüşün çok önemli olduğu ergenlik çağında sivilcelerin çıkması kişilik gelişimini etkiler. Kişinin kendine olan özgüvenini sarsabilir. Yetişkinlik çağında ortaya çıkan veya devam eden sivilceler yine dış görünüşün bozulmasına ve bireyin kendine olan güvenini kaybetmesine yola açmaktadır. kendine güven kaybına yol açmaktadır.

Sivilce çok yaygın bir problemdir. Dünyada en çok görülen hastalıklardan bir tanesidir.  Ortaya çıktığı dönemden sonra kalıcı izler bırakabilmesi nedeniyle tedavisi çok önem kazanmaktadır. Sivilce derin izler bıraktıktan sonra bu izleri gidermek çok zor ve pahalı bir iştir. Çoğu kez sivilce izleri hafifletilebilir ancak tamamen yok etmek mümkün olmayabilir.  Sivilce yüz, sırt, göğüs ve omuzlarda en sık görülür. Bunlar sürekli göz önünde olan bölgelerdir ve saklaması zordur. Sivilceleri kapatmak için yapılan makyaj cildi havasız bırakarak sivilceleri daha da derinlere iter. Bu durumda sivilce tedavisi daha zor ve karmaşık hale gelmektedir. 

Sivilce tedavi sonuçları hemen ortaya çıkmayan ve iyileşse bile tekrar edebilen bir hastalıktır. Bu yüzden sabır ve takip gerektiren bir hastalıktır. Hastalar düzenli takip edilmez ve tedavilerine devam etmezlerse sivilce  tedavi olamayan bir hastalıkmış gibi görünür. Oysa sivilce tedavi edilebilir en azından kontrol altında tutulabilir bir cilt hastalığıdır.

Cilt doktorlarına, her ay bir sürü sivilce hastası gelir. Cilt hastalığı polikliğinde sivilce şikayeti olan hastalar büyük yer kaplar. Sivilce en sık gördüğümüz şikayetlerdendir. Bize sivilce şikayetiyle başvuran hastaların bir kısmı tedavisine devam eder, bir kısmı ise tedaviyi bırakır. İyileşmeyen hastalar, genellikle tedavisini yarım bırakan veya ilaçlarını düzenli kullanmayan hastalardır. Sivilcenin tipine ve şiddetine uygun tedavi  düzenlenen hastalarda,  eğer düzenli bir şekilde tedaviye devam edilirse,   iyileşme gerçekleşir.  Ancak yaşı küçük olan hastalar, 20’li yaşların başında olan hastalar ve iltihaplı sivilcesi olan hastalarda hastalığın tekrar şansı yüksektir. Bilinmesi ve kabul edilmesi gereken, bir süre bu hastalığa doktorunuzla beraber mücadele etmeniz gerekeceğidir.  Sivilcenin tekrar olasılığını azaltan en etkili ilaç isotretinoindir. Sivilcede  belli tekrarı engellemek için belli bir dozda ve sürede kullanılmalıdır ve buna rağmen hastalığın tekrar şansı % 30-40  civarındadır. O zaman tekrar  bu ilaçla veya başka ilaçlarla tedaviler yapılabilir. Bazen   yan etkileri nedeniyle bu ilacın kullanımı uygun olmayabilir. Çok sık tekrar eden şiddetli sivilcelerde hormon bozuklukları veya sivilcenin üzerine başka bir mikrop eklendi mi (gram negatif folikülit?) diye araştırma mutlaka yapılmalıdır.

Ebru’nun sivilceleri

Ebru yüzünde orta derecede sivilce bulunan bir hastaydı. Bir sene önce tedavi etmiştim ancak  tekrar sivilceleri ortaya çıkmıştı. Klasik tedaviye yanıt alamadım ve oral isotretinoin başladım. Ebru’ya sivilcelerinde ilk ay artış olabileceğini söyledim. Ebru 1 ay sonra geldiğinde çok şaşırdım. Çünkü hiç beklemediğim bir sivilce atağı geçiriyordu. Yanaklarında inanılmaz derecede iltihaplı sivilceler olmuştu. Niye beni aramadığını sordum .  Bana  sivilcelerin çoğalabileceğini söylediğimi, bu yüzden aramadığını ifade etti. Ayrıca şehir dışında okuyordu. Bu arada artan sivilceleri nedeniyle etraftan duymadığı kalmamıştı. Herkes başka bir doktor veya çeşit çeşit tedaviler öneriyordu. Ama o    güvenmiş ve kontrolüne gelmişti. İlk iş olarak tedavisini kısa bir süre kestik. Antibiyotik tedavileri ekledim. Yeterli gelmeyince kısa süreli kortizon tedavisi uyguladık. Bu tedavilerin sonunda  hastanın iltihapları kurudu. İlacına tekrar başladık. Bir daha sivilce atağı yaşamadı. Altı ayın sonunda iz bile kalmadı. Hasta doktoruna güvenmenin karşılığını almıştı.  


Lale’nin sivilceleri

Lale bir arkadaşımın tavsiyesi ile gelmişti. Yeşil gözlü, 18 yaşında ve çok güzel bir genç kızdı. Alın ve çenesinde kapalı komedonlardan zengin sivilceleri vardı.  Kendisine klasik tedavi düzenledim, 1 ay sonra komedon temizliğine çağırdık. Sanırım kapalı komedonlardan iltihaplı sivilcelere dönüşme olabileceğini çok iyi ifade etmedim. Çünkü ben de alın bölgesinde  aktivasyon beklemiyordum. Geldiğinde şiddetli bir sivilce atağı vardı. Kendisine ve ailesine durumu izah ettim. Ancak aile pek tatmin olmadı. Oysaki sivilce tedavisi esnasında ilk 1-2 ayda sivilcelerde artış normaldir. Önemli olan 2. aydan sonra olmamasıdır. Tedaviye devam ettik. 2-3 ay içinde sivilceleri yatıştı. Ancak daha sonra tedaviye gelmediler. Aradan bir kaç ay geçtikten sonra geri geldiler çünkü lale’nin sivilceleri tekrarlamıştı. Lale’nin babası evhamlı ve kuşkucu yapıda olan bir insandı. Beni sorguya çeken ve güvensiz  bir yüz ifadesiyle  kızının sivilcelerinin iyileşmediğini söyledi.. Ona tedavi süresince ilk dönemde artabileceğini ve erken ara verilen tedavide tekrarlar olabileceğini söyledim. Ancak hiç beni dinler gibi bir hali yoktu. Zaten bir daha tedaviye gelmediler. Üzüldüm çünkü Lale’ye yardımcı olabilirdim. Ama babası tüm kuşkuculuğuyla buna izin vermemişti.  Lale'yi bana gönderen arkadaşımla 3 yıl sonra karşılaştım. Lale'nin yüzünün çok kötü olduğunu ve bu sene isotretinoin tedavisine başlamak zorunda olduğunu öğrendim.. Oysa Lale’ye 3 yıl boyunca uygun tedaviler yapılabilir ve cildinde iz bırakacak sivilcelere engel olunabilirdi.


Derya’nın sivilceleri

Derya, senelerdir, ergenlik çağından beri, sivilce şikayeti olan bir hastaydı. Yüzünde çok sayıda kapalı ve açık komedonlar, papüller, püstüller mevcuttu. Çok doktor dolaşmıştı. Bir dönem tedavi olmuş ancak sonra sivilceleri tekrar nüksetmişti. Daha sonraki tedavilerden de çok az yanıt alabilmişti. Derya’ya tedavisinin uzun süreceğini; tedavisini, etkilerini, yan etkilerini anlattım. Ancak Derya’nın yüzünde gözünde soru işaretleri uçuşuyordu. Kendisine yaptığım açıklamalar bir türlü onu tatmin etmiyordu. Doktorlara hatta bence kimseye güveni yoktu. Ona önce klasik tedavi yapacağımı daha sonra komedon temizliği uygulayacağımı söyledim. İlk tepkisi cilt temizliğinden sonra iz kalır mı oldu. İz kalsa niye bunu uygulayalım, iz kalıp kalmayacağını hesap etmeden tedavi düzenlenir mi diye söylesem de açıklamalarım onu tatmin etmedi.  Kontrole çağırdık ama gelmedi. Derya halen sivilceleri ile uğraşıyor mu bilmiyorum.

Elif’in sivilceleri

Elif, ergenlik çağına girerken henüz 12 yaşında iken annesi tarafından tedaviye getirildi. Daha önce doktora gitmişler ancak sonuç alamamışlardı. Elif’in sivilceleri tüm yüzünde yaagın çok sayıda kapalı ve açık komedondan oluşuyordu. Yer yer iltihaplı sivilceleri vardı. Çok güzel bir kız çocuğu olan Elif, sivilceleri yüzünden kendine güvensizdi. Ona  lokal retinoidlerden oluşan bir tedavi ile komedon temizliğinden oluşan tedavi düzenledik. Tedaviden 6 ay sonra düzeldi. Ancak yaşı küçüktü. Bu yüzden tedaviden bir süre sonra komedonları tekrar ediyordu. Bizde bir kaç sene bu tedaviyle devam ederek Elif’in sivilcelerini kontrol altında tuttuk. Elif 15-16 yaşına geldi. Arada annesine Elif’in sivilcelerini artık lokal tedaviyle kontrol altında tutamayacağımı, yaşının da müsait olduğunu bu yüzden oral isotretinoin tedavisine geçebileceğimi söyledim. Annesi şiddetle karşı çıktı. Ben de lokal tedavilerine devam ettim. Ancak bir süre sonra işin içinden çıkamaz hale geldik. Üstelik böyle giderse Elif’in cildinde kalıcı izler kalacaktı. Artık  sağlığı ve durumu  uygun olduğu için isotretinoin başlayacağımı söyledim. Reçeteyi yazdım. Ama Elif bir daha getirilmedi.  Oysa başka seçenek yoktu. Elif, bu ilacı kullanmalıydı. Şimdi annesi sayesinde ömür boyu yüzünde kalabilecek izlere sahip olacak. Annesi,, kendi korkularını doktorun söylemine üstün tutmuş, kızının cildine istemeyerek de olsa zarar vermişti.

Selma’nın sivilceleri

Selma ergenlik döneminden sonra sivilcelenen bir hastaydı.  Sonradan sivilcelenen tüm hastalar gibi çok mutsuzdu. Çünkü sivilceye alışık değildi. Genç kadın olduğu dönemde yüzünde kızarıklık, sivilce ve izlerden muzdarip olmuştu. Muayeneye geldiğinde yüzünü inceledim. Çene etrafında iltihaplı  sivilceler ve kapalı komedonlar vardı. Tüylenme, saç dökülmesi,  adet düzensizliği ve kilo prolemi olmadığından hormon bozukuluğu düşünmedim. Selma,  ağızdan ilaç almaya pek taraftar  değildi. Tipik genç kadın sivilcesi mevcuttu.  Selma’ya önece kısa süreli ağızdan ve lokal antibiyotik, retinoid başladım. Hasta düzenli kontrollerine, komedon temizliği ve kimyasal soyma tedavilerine geldi. 4 ayın sonunda sivilceleri geçmiş ancak lekeleri kalmıştı.  Lazerle leke tedavisine  devam edildi. Bu bölgenin sivilce tekrarına açık olduğu  belirtildi. Tekrarı halinde ağızdan tedavilere geçilebileceği söylendi. 1 yılın sonunda hastanın cilt problemi tekrar etmemişti.

Hasan’nın sivilceleri

Hasan ergenlik çağında bir delikanlıydı. Ailesiyle gelmişti. Konuşurken göz teması kurmuyordu. Tedirgin ve bir an önce gitmek ister gibi bir hali vardı. Sürekli öfleyip püflüyordu. Bu tür hastalar tedaviden sıkılan ve uzun süre ilaçlara devam edemeyen hastalardır. O yüzden mümkün olduğunca az ilaç, sık kontrol gereklidir. Ilaçlar çok miktarda ve karışık verilirse bıkıp tedaviyi hepten bırakırlar.  Genellikle hastayı tedavi olmaya aile zorlar.  Hasan’ın orta derecede sivilcesi vardı. 15 yaşındaydı. Onun için klasik tedaviye başladım. Çok az sayıda ama etkili ilaçlar verdim. Ayda bir değerlendirdik. 5 ayın sonunda Hasan düzelmişti. Artık Hasan’ın eski sıkılgan halinden eser kalmamıştı. Kontrollere gülerek geliyordu.

Ayşegül’ün sivilceleri

Ayşegül; sarışın, uzun boylu çok güzel bir kızdı. Yüzünde iltihaplı sivilceler ve izler mevcuttu. Yakından bakıldığında çok sayıda kapalı komedonu vardı. Ayşegül’e klasik tedavi başladım. Ona tedavinin başlarında retinoidlere bağlı olarak sivilcelenme artışı yaşayabileceğini söyledim. 1 ay sonra geldiğinde sivilcelerinde fazlasıyla alevlenme olmuştu. Tedaviye antibiyotik ekledik. İlaçlarına devam etti. Bu arada komedon temizliğine geldi. İkinci ve üçüncü aylarda da çene bölgesinde  sivilceler devam ediyordu. Ona ağızdan İsotretinoin başlayabileceğimizi söyledim. O bana bu ilacı kullanmak istemediğini söyledi. Tedavisine düzenli devam etti. Ayda bir komedon temizliği yapıldı. Dördüncü ayda nihayet sivilceleri sönmüştü. Altıncı aydan sonra iz tedavisine başlamıştık. Ayşegül düzenli komedon temizliği ve  sürme ilaç kullanımı ile düzelen şanslı hastalardandı.

Dilek’in sivilceleri

Dilek orta 3.sınıftan beri sivilce atakları geçiriyordu. Lise yıllarında sürme ilaçlarla tedaviye çok çabuk yanıt alıyorduk. Ancak lise sonrası sürme ilaçlar ve antibiyotikler fayda etmemeye başladı. Bunun üzerine ağızdan İsotretinoin başladık. Ne yazıkki Dilek allerjik bünyeliydi. Tedaviye başladıktan kısa bir süre sonra yüzünde ve vücudunda şiddetli egzamalar ortaya çıktı.. Bunun üzerine ilacın dozunu çok düşürerek lokal ilaçlarla kombine tedaviye devam ettik. Dilek iyileşti ancak ilacı tam doz veremediğimiz için 8 – 12 ay sonra sivilce tekrarları başladı. Her seferinde sürme ilaçlarla başladım ama ağızdan çok düşük doz isotretinoin eklemek zorunda kaldım. Son atağında bu ilaçlar da yeterli olmadı. Bu yüzden iki haftada bir komedon temizliği ve lazer tedavisi ekledim. Bu tedaviden sonra 1,5 ay içinde iyileşti. Şu anda sivilceleri kontrol altında. Dilek umudunu kesip tedavi olmasaydı, bu iyileşmeyi göremeyecekti. Hiçbir zaman umudunuzu yitirmeyin.
Sivilce (akne) nedir?
Sivilce (akne) yüz, boyun, göğüs, sırt , omuz ve üst kollarda görülen, yağ kanallarını tutan bir hastalıktır. En sık ergenlik çağında görülmekle birlikte 20 li yaşlarda ve hatta 40 lı yaşlara kadar devam edebilir . Her zaman olmasa da sivilceli kişiler genellikle yağlı bir deriye sahiptir. Akne zamanla, ilerleyen yaşlarla birlikte iyileşebilir. Yine de bunun olmasını beklemek gereksizdir.
Çünkü tedavi edilmeyen akneler skar denilen kalıcı,
ciddi izler bırakabilir.
Ayrıca akneli dönem uzun sürebilir.
Bu dönem içinde kişiye görüntü bozukluğu yaratarak
can sıkar ve psikolojik olarak rahatsızlık  verebilir.
Bu yüzden bir dermatolog tarafından tedavi edilmesi uygundur.
Sivilce (akne) nasıl oluşur:
Hem erkek hemde kadınlarda bulunan erkeklik hormonları ergenlik
çağında yükselir ve derideki yağ bezlerini uyarır ve genişletir. Bu yağ bezleri,
aknenin ensık görüldüğü alanlarda (yüz, göğüs,sırt) bulunur.
Yağ kanalları folikül olarak adlandırılan kıl içeren kanallarla da bağlantılıdır. Yağ bezleri sebum olarak adlandırılan yağlı bir madde üretir. Sebum, deri üzerine deri yüzeyine açılan kıl folikülleri vasıtasıyla boşalır. Bu kıl foliküllerinin ağızları por olarak adlandırılır. Sebum yani yağ , kıl folikül kanalındaki hücrelerin dökülmesi ile birlikte kanalda yapışkan bir hale gelir. Böylece por tıkanmış olur. Bakteriler foliküldeki yağ ve hücrelerle beslenerek çoğalırlar. Bu bakteriler kimyasal maddeler salgılayarak  burada bir reaksiyon yaratırlar ve folikül duvarı parçalanır. Sebum, bakteriler, ve hücreler deri içine dağılarak kızarıklık şişme ve iltihap akıntısına neden olur. Nadiren akneler hormonal dengesizliğe de bağlı olabilir.
Hafif sivilce (akne) tedavileri:
Hafif sivilceler (akne) topical jel solusyon ve losyonlarla tedavi edilir. Ekstra vitamin ve minerallerin kullanımının tedaviye faydası bulunmamıştır.
Yüzünüzü su ile hafif bir temizleyici sabun veya antiseptik jel kullanarak günde iki kez yıkayın
Sivilce (akne) ürünlerini sadece akne üzerlerine nokta halinde değil tüm etkilelen alanlara yayarak uygulayın.
Sivilce (akne)  tedavi ajanları ilk 2-4 hafta kuruluk yaratabilir. Zamanla cilt bu reaksiyonları göstermez.
Yağsız bir nemlendirici kuruma şikayeti için kullanılabilir.
Yağlı kozmetikler, fondoten, krem ve güneş koruyucular kullanılmamalıdır.
Iyileşme 2-4 ay arasında olabilir.
Şiddetli tahrişlerde tedavi bırakılmalı doktorunuzla görüşülmelidir.
Hafif derecede ki aknelerde genellikle topikal yani dışardan sürme şeklinde ilaçlar kullanılır
Topikal sivilce (akne) ilaçları
Antiseptic deri temizleyicileri
Benzoyil peroxide
Azeleik asit
Antibiotikler: clindamisin eritromisin
Retinoidler: tretionin adapalene
Orta dereceli sivilcede (akne) tedavi:
Burda da topical ajanlar yanısıra oral tedavilerde uygulanır.
Antibiotikler tetrasiklin, eritromisin doksisiklin,
Kadınlarda östrojen ve antiandrojen tedaviler diane 35 , spirinololakton vb
Tedaviye dirençli aknede isotretionin

kaynak:sağlık ansiklopedisi

Uçuk


Uçuklar dudak çevresinde görülen küçük lezyonlardır. Herpes simpleks isimli virüsün neden olduğu oluşumlar çok yaygın olarak görülmektedir. İnsanların yüzde sekseni herpes simpleks isimli virüsü taşır. Bu virüs tipine göre üreme organı çevresinde de uçuklara neden olmaktadır. Virüs taşıyıcılarının pek çoğunda uyku evresinde bulunur. ancak bir defa ortaya çıktığında tekrarlaması ile bilinir.
Virüs özellikle bağışıklık sisteminin zayıfladığı zamanlarda ortaya çıkar. Virüsün tamamen öldürülmesi için bir yöntem bulunmamaktadır. Ancak zayıflatılabilir ve nüksetmesi engellenebilir.

Uçukta ilk olarak gribe benzeyen halsizlik ve ateş görülmekte, daha sonra küçük, kırmızı içi sıvı dolu kabarcıklar oluşmaktadır. Kabarcıklarda dokunma ile hissedilen acı vardır. Birkaç gün içinde kabuklanma görülür. Kabarcıklar ortalama 7-10 gün içinde geçmektedir. Daha uzun süren döküntüler enfeksiyon belirtisi olabilir. xsaglik.com
Virüs kabarcıklara dokunulması ya da içindeki sıvının teması ile geçer. Virüslü kişinin tükürüğü gibi vücut salgıları da bulaştırıcıdır. Virüs vücutta varsa ya da temas ile geçmişse döküntülerin oluşumunu hızlandıran bazı faktörler vardır. Bunlar dudakların güneş ya da rüzgar nedeni ile kuruması, yorgunluk, ateş, kadınlarda hormonal değişmeler, kronik hastalıklar, strestir.xsaglik.com
Uçuklu bölgelerde açık yaralar oluşuyorsa mutlaka doktora başvurulmalıdır. Özellikle iki haftada iyileşmeyen, sık tekrarlayan ve gözlerde sulanma ve yanmalarla eşlik eden vakalarda doktora başvurulması şarttır.
Uçukları tedavieden ilaçlar enfeksiyon riskini azaltır ve uçuğun iyileşme sürecini hızlandırır.Bu ilaçlar pahalı ve yan etkileri çok olan türde olduğundan doktor tavsiyesi olmadan kullanılmamalıdır.xsaglik.com
Uçuk esnasında baklagiller, et, balık ve süt gibi güçlü gıdalar azaltılmalı, meyve-sebze ve tahıl ağırlıklı beslenilmelidir. Çikolata, fındık ve jelatin içeren gıdalar alınmamalıdır.
Virüsün yayılmasını önlemek için kişisel eşyalar paylaşılmamalı, uçuklu kişi ile temas edilmemeli, eller sıkça yıkanmalıdır. Güneşe çıkılmadan önce koruma faktörü yüksek ürünler kullanılmalı ve nemlendirici uygulanmalıdır. Stres uçukları tetikleyici olduğundan gevşemeye özen gösterilmelidir. Bağışıklık sisteminin gücünü korumak için düzenli uyku şarttır.
Uçuk ortaya çıktığında acıyı dindirmek için buz paketi uygulanabilir. Melisa çayına batırılmış bir pamukla kompres yapmak faydalıdır. Antioksidanlar, E ve C vitaminleri takviye olarak alınabildiği gibi özellikle E vitamini sıvısı acıyı azaltmak için haricen uygulanabilmektedir. 

kaynak:sağlık ansiklopedisi

Bulaşıcı hastalık bulaşma yolları


Bulaşıcı hastalık bulaşma yolları:
Genellikle toplum içinde okul, işyeri, arkadaş ortamında insanlar birbirleriyle çok yakın temas halindedirler. Böyle durumlarda bulaşıcı hastalığın bulaşması an meselesidir. Böyle durumlarda nefes, öksürme, öpme durumlarında bulaşıcı hastalık rahatlıkla bulaşabilir.
Kan yoluyla ve cinsel yolla’da AIDS vb. bulaşıcı hastalık türleri geçebilir.
Bulaşıcı hastalığa yakalanan kişinin kullandığı eşya ve malzemeleri kullanarak geçebilir. Bulaşıcı hastalık taşıyan kişi kullandığı eşyaya dokunma ve nefes yoluyla virüs veya mikropu eşyaya rahatlıkla bulaşabilir.  Ve bizimde kullandığımız durumda bize de geçebilir.
En önemli nedenlerden birisi’de kişisel temizliğimize önem vermektedir. Örneğin el ve yüzümüze gerekli temizlik ile mikrop’dan koruyabiliriz böylece bulaşıcı hastalığın bulaşmasını zorlaştırabiliriz.


kaynak:xsaglık.com

Ağrıda İlaçsız Yöntemle




Ağrı kontrolünde, analjezik adı verilen ilaçlar ve cerrahi operasyonlar yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin tek başına yetersiz kalması ya da kullanılmasının tercih edilmediği hallerde ilaçlarla birlikte ya da tek başına değişik ağrı geçirme yöntemleri uygulanmaktadır. En etkili ağrı geçirme şekli, kontrollü ve bilgili olarak ağrı kesici kullanımı ile birlikte ilaçsız tedavi yöntemlerinin uygun şekilde kombine edilmesidir.
Doğal ağrı geçirme yöntemleri, ağrıların tarihi ile eşdeğerdir. İnsanlar acılarını hafifletmek için içgüdüsel yöntemler kullanışlardır. Bu yöntemler günümüzde de ilaçlı tedaviye eşlik ederek, ağrının etkilerini azaltmaktadır. Bu yöntemler kişinin kendisini kontrol edebilmesini sağlarken, kendini ağrı karşısında çaresiz hissetmesini engelleyerek kişinin ağrıya odaklanmasını hafifletir. Kullanılan ilaçların miktarında düşmeyi sağlar ve dolayısıyla ilaçların yan etkilerini de hafifletir.

İlaçsız ağrı kontrolü tekniklerinde ilk olarak periferal teknik adı verilen yöntemi inceleyelim. Bu teknikte ağrı kesici özelliği olan deri patı monte edilerek, zarar vermeden uyartı sağlar. Bu yöntemlerde sıcak ve soğuk kompresler, titreşim,mentol, su tedavisi, elektrik akımı, masaj ve dokunma tedavileri vardır. Yöntemlerin hiçbirinde vücuda yapılan bir kesi sözkonusu değildir. Hasta ve hastanın ailesi tarafından kolayca uygulanabilir. Doğru kullanıldığı takdirde, ağrı ile seyreden ödem, iltihaplanma, doku hasarı, spazm ve fonksiyon kayıplarında kolayca kullanılabilirler.
Bir diğer yöntem davranışsal yöntemdir. Davranışsal tekniklerde ağrının azaltılmasının yanısıra hastaya kendini kontrol etme yeteneği de kazandırılır. Hastanın kendine olan güveni, kendisine olan saygısı artar. Davranışsal teknikte kullanılan alt yöntemler, dikkat dağıtma, hayal gücü kullanımı, müzik ve egzersizle gevşemedir.
İlaç dışı teknik kullanımında hastanın uygulamak istediği tekniğin seçimi önemlidir. Kişinin bireysel yetenekleri yöntemleri uygulamada rol oynar. Bu tedavi yöntemleri ancak hasta istekli ise başarıya ulaşabilmektedir.

kaynak:alternatif sağlık

Uyku Bozuklukları




Uyku Bozuklukları

Uyku bozuklukları oldukça sık karşılaştığımız problemlerden biri.Gece uykusu saatleri önemli kişisel farklılıklar göstermekte.Örneğin bazılarımız erken yatıp erken kalkmayı,diğerleri ise geç yatıp geç kalkmayı tercih ederler.Geç yatanlar akşam saatlerinde erken yatanlar ise sabah saatlerinde daha verimli olurlar.Gece uyku saatini belirleyen önemli faktörlerden biri de uyku öncesinde geçirilmiş uyanıklık süresidir.Öğleden sonraki saatlerde özellikle yemek sonrası hissedilen uykululuk hali hemen hemen hepimizin yaşadığı bir deneyimdir.Vücut ısısının kısmen düşmesi ile ilgili olarak yaşadığımız bu uykululuk hali özellikle sıcak iklim kuşaklarında öğleden sonra uykularının alışkanlık haline dönüşmesine sebep olmuştur.Öğleden sonra 1/2-1 saat uyuduğumuzda, bu durum gece uykusunun 1-2 saat kaymasına sebep olmakta,böylece gece uykusu da kısalmaktadır.

Uyku Bozukluklarının Türleri :
Dissomni
Parasomniler
Tıbbi ve psikiyatrik sebepli uyku bozuklukları
Diğerleri
 
Dissomni : 

Dissomni terimi uykunun başlatılması ve sürdürülmesinde güçlük,aşırı uykululuk,uyku-uyanıklık siklus bozukluklarını tanımlamaktadır.

Dissomni Sebepleri : 
Psikofizyolojik ve psikiyatrik sebeplerle ortaya çıkan uyku bozuklukları:
Bu 2 sebeple sıklıkla insomnia hali ortaya çıkar.
- Psikofizyolojik olanlar daha sık görülmekte ve ikiye ayrılmaktadır :

a.Geçici insomnia evlilik ve iş hayatındaki zorluklara bağlı olarak ortaya çıkmakta,genellikle de 2-3 hafta süre sonrasında düzelmektedir.

b.Kalıcı olanları ise şiddetli anksiyete ile birlikte olmakta,negatif şartlanma ile uyuyamama bir davranış biçimine dönüşmektedir.
İnsomnia ( uyku bozukluğu ) birçok psikiyatrik hastalığın ana semptomu olarak da ortaya çıkar.Örneğin;depresyonun kesin teşhis kriterlerinden biridir.Burada insomnia hali objektif kriterlerle ortaya konabilmektedir.Halbuki bazı psikiyatrik hastalıklarda objektif insomnia bulguları olmaksızın hasta uykusuzluktan yakınmaktadır.
Psikolojik ve psikiyatrik sebeplerle aşırı uykululuk hali de ortaya çıkabilirse de uykusuzluğa oranla çok seyrek görülmekte hatta bazı yazarlarca objektif verilerle kanıtlanamayacağı iddia edilmektedir.

Alkol ve ilaçlara bağlı uyku bozuklukları : 
Çeşitli drogların insomnia veya gündüz uykululuk haline sebep oldukları bilinmektedir.Bunlar içinde en önemlisi gece uykusunu bozmaları nedeni ile üzerinde durulması gereken MSS stimülanları ve alkoldür.Özellikle bazı kişilerce alkol yanlış bir inançla uykusuzluğu tedavi amacıyla kullanılmaktadır.Bu maksatla alkol alındığında uyku latensi ( uykuya dalma süresi ) kısalmakta,ancak gece boyunca sık uyanıklıklarla uykunun kalitesi bozulmaktadır.Hipnotikler de benzer bir etki ile uykunun kalitesini bozmakta,ertesi gün etkileri devam ettiğinden sedasyona ( bitkinlik hali ) sebep olmaktadırlar.Uzun süre kullanım ile de bu droglara tolerans ( bağımlılık ) gelişmektedir.Bu nedenle insomnia tedavisinde hipnotiklerden yararlanmak istenildiğinde çabuk etkili yarılanma ömürleri kısa ( etki süreleri kısa ) olanlar tercih edilmeli ve uzun süreli kullanımdan kaçınılmalıdır.
 
Solunum ile ilgili uyku bozuklukları : 
Solunum bozuklukları da hem " insomnia"ya hem de gündüz aşırı uykululuk haline sebep olurlar.Bu grubu oluşturan hastalıklar içinde en sık görüleni obstruktif uyku-apne sendromudur.Bu hastalarda uykuda yüzlerce defa tekrarlayan solunum bozuklukları sonucunda aşırı uykululuğa sebep olmaktadırlar.Sonuçta sağ kalp yetmezliği,pulmoner ve arteriyel hipertansiyon ortaya çıkmaktadır.Hastalık %90 şiddetli horlaması olan şişman,kısa boyunlu erkeklerde görülse de,özellikle menopoz sonrasında seyrek olarak kadınlarda da görülebilmektedir.
Sentral uyku-apne sendromu üzerinde önceleri yoğun araştırmalar yaplımış,anormal solunum olayları obstruktif,mikst ve sentral olarak ayrılmıştır ( beyinsel sebepler );ancak son zamanlarda bu ayırımın pratik bir önemi olmadığı,sentral uyku-apne sendromunun bazı nörolojik hastalıkları seyrinde rastlanan nadir görülen bir sendrom olduğu ortaya çıkmıştır.
Periyodik bacak hareketleri ve uykusuz bacaklar sendromu: 
Periyodik bacak hareketleri de hem "insomnia"ya hem de gündüz aşırı uykululuğa sebep olsalar da sıklıkla hastalar"insomnia"dan şikayet ederler.Uykuda solunum bozukluklarında olduğu gibi uyku sırasında ritmik olarak tekrarlayan sıçramalar uykunun derinleşmesini engellemekte,bioelektrik ve davranışsal uyanıklıklar olmakta ve dolayısı ile ruhsal dinlenmenin sağlandığı REM döneminin süresi azalmaktadır.
Huzursuz bacaklar sendromu uykuda periyodik hareketlerle birlikte görülebilmekte veya tek başına ortaya çıkabilmektedir.Bu sendromde hastalar yatağa yattıklarında bacaklarında tarif edemedikleri bir huzursuzluk hissetmekte,kalkıp dolaştıklarında rahatlamaktadırlar.Huzursuzluk hissi uykunun başlamasını geciktirmekte ve hastalar daha çok insomniadan şikayetle hekime gelmektedir.
Toksik ve çevresel sebepli uyku bozuklukları: 
Bugüne kadar uyku bozukluğuna sebep olduğu ispatlanmış bazı- ağır metaller dışında insomniye sebep olan toksik madde yoktur.
Çevresel nedenler ise uykusuzluğa sebep olan en önemli nedenlerin başında gelmektedir.Gürültü,ışık ve ısı en önemli nedenlerdir.Diyet de uykuyu etkileyen faktörlerdendir.Örneğin bazı sütler insomniaya sebep olmakta veya aşırı aşırı sıvı alımı veya gıda alımı gece içi uyanıklık sayısını artırarak uykusuzluğa sebep olabilmektedir.
 
Narkolepsi-katalepsi sendromu: 
Genellikle genç yaşlarda görülür,tekrarlayan asıl şikayet gündüz kısa süreli ve sık uyku ataklarıdır.Hastalar bu kısa süreli uykulardan dinlenmiş olarak uyanırlar.Beraberinde katalepsi denen ve heyecanla ortaya çıkan ekstremite,baş ve boyundaki ani tonus kaybı hali ( baş,boyun,kollar veya bacaklarda ortaya çıkan ani güç kaybı .Örneğin başın aniden öne düşmesi ) olduğunda teşhis kesinleşir.Hastalığın 3.semptomu uykuya dalma sırasında ortaya çıkan ani,kısa süreli uyku paralizisi denen tonus kaybıdır.Dördüncü semptom ise yine uykuya dalarken ve uykudan uyanırken ortaya çıkan halüsinasyonlardır.

Uyku Bozukluklarının Tedavisi : 
Yukardakilere benzer şikayetleriniz varsa bir nöroloji uzmanına başvurmanız gerekmektedir.Teşhiste görüntüleme yöntemleri,beyin dalgalarını kaydedip incelenmesini sağlayan EEG yöntemi ve uyku laboratuarında hastanın uykusunun izlenmesi gibi tetkikler kullanılır.
İstanbuldaki en geniş olanaklara sahip uyku laboratuarı İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalında bulunmakta ve Prof.Dr.Hakan Kaynak tarafından yönetilmektedir. Türk Uyku Araştırmaları Derneği Sayfası :http://www.tsrs.org.tr/

Kaynak :
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı/Nöroloji/ısbn 975-404-401-5